22 Aralık 2011 Perşembe

Ajandamız Yeniyıla Hazır...

Yeni yıla doğru geri sayımda son 10 günün içindeyiz. Herkes yoğun bir hazırlık peşinde... Tabi ki ben de... Yılın son misafirlerini ağırlayacağız, yılbaşı kıyafetlerini aldık, yılbaşı menüsü hazır, sofranın detaylarını organize ediyorum. Hediyelerin bazılarını alacağız, bazılarını yapacağız. Neyse ki bir kısmı hazır. Oturma düzeni kartlarını son güne bırakmamalıyım. Hediye paketlerinin üzerine takacağım süslü etiketleri de... Kırmızı iç çamaşırlarını unutmamalıyım :) derken listem uzadıkça uzuyor. Ben en iyisi yapacaklarımı değil yaptıklarımı anlatayım.
Serotonin'de perşembeler çok keyifli geçiyor. 3 hafta bitti bile. Önce çam ağacımızın süslerini yaptık. Şimdi de ajandamızı hazırladık.
Ayşe Hanım bu yılki yılbaşı hediyelerini Scrapbooking derslerimizde öğrendiği tekniklerle kendi yapacakmış. Hem de tam 10 tane... Kolay gelsin Ayşe Hanım!

Serotonin'de ortam süper... Geniş bir masa, rahat sandalyeler, her detayı görmenizi sağlayan harika bir aydınlatma, etrafınızı saran tropik bitkiler, ara sıra kulağınıza gelen yüreğinizi ısıtan tango müziği, bir fincan 5 çayı, sohbet, yaratıcılık... eh daha ne olsun?! Serotonin (mutluluk hormonu) böyle salgılanıyor işte :)

Ocak ayında sizleri de bekliyoruz. Katılmak isteyipte aralık ayında gelemeyenler ocakta da bize katılabilirler. Sevgilerimle...

6 Aralık 2011 Salı

Yeniyıla doğru...

Yepyeni bir yıla doğru geri sayıma başladığımız bu 2011 aralık ayında bir de baktım ki dersler, kitler, malzemeler, yeni teknikler, facebook'ta ki scrapbooking sayfam derken şu benim sevgili blogumu birazcık ihmal etmişim. Ama o benim sanal alemdeki ilk gözağrım... Yani senden vazgeçemem sevgili blogum!...

Neyse lafı uzatmayalım... Bu yıl ki çam ağacımın süslerini kendim yapayım, sonra da kullandığım teknikleri bizim kızlarla paylaşayım dedim veee... 10 ayrı çeşit süs yaptım.


Bardak altlığına yeni fonksiyon...


Noel baba iş başında...


Bir ağaç da benden...



Meleğim...




Bu gerçek mi?



Karlar düşer...



Kalbim sizinle...



Mutluluk daimi olsun...






Perşembe günü Anadolu yakasında da dersler başlıyor.

Bu süsleri yapacağız. Sonra da 2012 ajandamız var sırada...


Sevgilerimle,




26 Ekim 2011 Çarşamba

Sen...

Herkesin bir sevdiceği vardır şu alemde... Kimi anneciğine methiyeler sıralar ya da babacığına, kimi aşk sözcükleri fısıldar sevdiğine, kimi yavrularını bağrına basar, kimi uzaklarda kalmış bir aşka takar aklını... "Seni Seviyorum" diye haykırmak isteriz ona... Bunu sadece sözcüklerle mi yapabiliriz? Her yiğidin yoğurt yeyişi başkadır. Ben bu yolu seçtim veee...


Bu kalp şeklindeki mini albümü 27 Ekim (yarın) ve 3 Kasım tarihlerinde Yap Yapıştır Atölye'de birlikte yapacağız.


Kaçırırsanız üzülmeyin. 19 Kasım cumartesi gününden itibaren yeni sınıfımız açılacak.


Yap Yapıştır Atölye tel: 0212 3518154 


Bekleriz...


Tüm güzellikler sizlerin olsun...


22 Ekim 2011 Cumartesi

İlk gün ki heyecan...

Anılara onca değer katmaya çalışırken küçük kızımın ilkokula başladığı o "İlk Gün"ü hatırlatacak ve bize ileride tekrar yaşatacak bir çalışma yapmaz mıyım hiç?!...


Bizler o yaşlardayken, o tarihi ilk günde ne çok anne çocuğunu avutmaya çalışırdı! Ağlayan, annelerinden ayrılamayan, henüz hiç tanımadığı öğretmenine teslim olamayan, korkularıyla yüzleşmeye çalışan küçücük suratlar...


Oysa şimdi ne değişti de kalmadı o ağlayanlar?... 


Artık çocuklarımızın değişime ayak uydurmalarını izlemekle yetiniyoruz.
Umarım ki bu değişim onların geleceğini olumlu yönde şekillendirsin ve adımlarını sağlam atsınlar.  


Bir yandan da geriye dönüp bakıyorum ve o çocukluk günlerimi mutlulukla anıyorum. Bana bu duyguları hissetmemi sağlayan değerli ilkokul öğretmenim Nuran Usta'nın önünde saygıyla eğiliyorum ve uzun yıllarımı paylaştığım ilkokul arkadaşlarımı da sevgi ile kucaklıyorum.


Geçtiğimiz perşembe günü Yap Yapıştır Atölye'de bu proje üzerine çalıştık.
Yeni projelerde görüşmek üzere...


13 Ekim 2011 Perşembe

Scrapbooking kursumuz başladı...

Bugün, nihayet heyecanla beklediğimiz derslerimiz Yap Yapıştır Atölye'de başladı. Hep birlikte çok keyifli bir gün geçirdik. Ve çok çalıştık. Hatta, o kadar çok çalıştık ki Esra'nın demlediği çayı bile içemedik :) Herkese bir çay borcumuz olsun...

İşte bugün ki projemiz:


Ve... atölyemizden kareler!









Var mı başka eğlencemize katılmak isteyen?!!!

Haftaya perşembe yeni projemizle yine Yap Yapıştır Atölye'de olacağız.

Sevgilerimle,






4 Ekim 2011 Salı

Geri sayım...

Yap Yapıştır Atölye'de başlayacak olan scrapbooking dersleri için geri sayımdayız. Hatta Ekim programına başladılar bile! Program için http://yapyapistir.wordpress.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz. Sonra da Esra'yı arayıp kayıt yapabilirsiniz. Oraya vardığınız zaman ise kapıda sizi şu tabela karşılayacak...


Orada hoşça vakit geçirip gitme zamanı geldiğinde ise...


diyecek size...

Ama tekrar görüşmek şartıyla...


22 Eylül 2011 Perşembe

Yeniden doğmak...

Dün muhteşem bir gündü. Benim 41 yıl önce dünyaya merhaba dediğim ilk gün... Sevgili arkadaşlarım, ailem, beni yıllar sonra hatırlayıp arayanlar, hediye getirenler, mesaj atanlar, yurtdışından arayanlar... O kadar çok kişi ile konuştum ki yeniden doğmuş kadar oldum. Beni çok ama çok mutlu ettiniz. İyiki varsınız!

Bu vesile ile blogu tekrar aktif hale getiriyorum ve ilk duyuruyu yapıyorum.

Yap Yapıştır Atölye'de 13 Ekim 2011 Perşembe günü saat 10.30'da scrapbooking atölye çalışmalarımıza başlıyoruz.
...
Bu keyifli çalışmalara katılmak ister misiniz?

13 Nisan 2010 Salı

Bu yıl 9 Mayıs'ta...

"Yahu Anneler günü mayısın birinci pazarı mıydı, ikinci pazarı mı?" diyenlerdenseniz eğer, benim gibi google'dan sorgulama yaparsınız, sonra da gün yaklaştıkça "Bu sene anneme değişik ne alsam acaba?" diye kara kara düşünmeye başlarsınız.

Belki bu konuda size yardımcı olabilirim diye düşünüp tasarımlarıma ve üretimlerime başladım.

25 x 25 cm
Doğa orkestrasının çaldığı senfonide eşsiz bir ezgi olan annenize, duygularınızı bu tablo ile ifade etmek isterseniz eğer, ona ait birkaç fotograf ile birlikte navaro.sara@gmail.com dan bana ulaşabilirsiniz.
Tekrar görüşmek dileğiyle...

2 Nisan 2010 Cuma

Şaka gibi...

İnanamıyorum! Tam 1 ay geçmiş. Yoğun ve koşturmacalı bir ay... Dolu dolu ama keyifli.
Geçen süreye bir göz atıyorum da, son yazdığımdan beri mevsim bile değişti. Hatta zamandan 1 saat koparıp kendi zamanımıza ekledik ve günler uzadı sanıp teselli bulduk. Laleler şehrimize renk kattı. Ağaçlar çiçek açtı. Kediler yavruladı. Bahar yağmurları bizi ıslattı. Bazılarımız gençleşti, bazılarımız yaşlandı. Bunlardan bir tanesi şöyle bir hediye aldı:

Metin Bey tenis oynayarak geçirdiği zamanlardan çok keyif alıyormuş. Metin Bey'in 31 Mart tarihinde doldurduğu 45. yaşgününü farklı bir hediye ile kutlamak isteyen Beril Hanım, bana blog aracılığı ile bu isteğini bildirdi. Kendisiyle tanışıp, biraz sohbet ettikten sonra Metin Bey hakkında edindiğim izlenimlere dayanarak böyle bir tablo tasarladım ve hazırladım.



Her isteyen aslında "Yenilmez Adam" olabilir. Bu sırrın kilidi "Yenilmez Adam"ı işaret eden okun ucunda asılı duruyor. Anahtarı sadece sizde olan bu kilidi yine sadece siz açabilirsiniz.



Sevgilerimle,

2 Mart 2010 Salı

Kaçan zamanlara ithafen...

Saniye ibresi tam karşımda hızla dönüyor. Gözümle yakalamaya çalışıyorum, zorlanıyorum; durdurmaya çalışıyorum, durduramıyorum; kalbimi dinliyorum, boşver sen zamanı - keyfine bak, tadını çıkar diyor; beynimi dinliyorum, zamandan bahsetmek dahi istemiyor.

Ne yapsam da zamanla bir olsam diyorum, veee...

Ona kendimce bir anlam katıyorum. Zamana değer veriyorum. Kaçırdığım zamanlardan af diliyorum. Gelecek olanlara ise fırsat tanıyorum. Tüm pencerelerimi açıyorum ve onun her saniyesi ile dost oluyorum.

Sevgili dostlarım,

Bu değerli dostumu sizlerle paylaşmak istiyorum.

Umarım sizler de onun değerini bilirsiniz.
















22 Şubat 2010 Pazartesi

Bir genç kız...

Artık bir şehir efsanesi olmuş beyaz atlı prens ile, onunla baloda dans etmek için periden destek alan masum prenses masal kitaplarını süsleyedursun, biz zamane kızlarına bir göz atalım.

Gardrobu altüst edip uygun kıyafeti bulamadığı için randevusuna geç kalan, film artistlerine özenip onlar gibi olmaya çalışan, anne-babayı finansal fonksiyonları nedeniyle lüzumlu gören, geçen sene aldığı cep telefonunun artık çok demode kaldığını düşünen, erkek arkadaşından facebook mesajıyla ayrılan, en güzel araştırma metodunun copy-paste olduğunu sanan bir nesil ile karşı karşıyayız. Çevremde gördüğüm kadarıyla anneler bu duruma daha fazla adapte olmuşlar, ancak babalar hala kabullenmekte zorlanıyorlar.

Bir genç kız babasının bu durumunu fark etmiş, onu biraz olsun teselli edebilmek için ona bir armağan vermek istemiş. Ve bakın ortaya ne çıktı...


Bir gün prensimi bulacağım ama babam hep Kral kalacak!

15 Şubat 2010 Pazartesi

Tüm kalbimle...

Dün dünyanın pek çok yerinden gökyüzüne doğru bir sevgi buharı yükseldi. Önce onu içimizde ısıttık, sonra sevdiklerimize aktardık. Sevdikleriyle bir arada olamayanlar ise gönül postasından yararlandılar. Zihin çiçekçisine siparişler yağdırıp, hayal evinde buluştular.

Kimbilir başka hangi galaksilerde böyle sevgiler ve aşklar yaşanıyordur?! Hiç düşündünüz mü?...

Siz düşünedurun, ben de çocuklarla birlikte içimizdeki sevgiyi nasıl ısıttık, onu anlatayım.

İşte bu kartı birlikte yaparak...


Bu sevgi kartını 40-45 kadar çocukla birlikte yaptık. Bazı çocuklar o kadar sevdiler ki ikincisini de yaptılar. Hatta annesinin onun yaptığına inanmayacağını bile söyleyen çocuklar oldu. Çok şekerdiler ve çok mutluydular. Ben de onların bu kadar zevkle çalıştıklarını görmekten dolayı çok mutlu oldum. İşte bir kaç görüntü...




...ve işte bitirdikleri anda yüzlerinde oluşan zafer ifadesi!

Üstelik çalışma bittikten sonra nasıl masalarını toplayıp temizlediklerini bir görseydiniz!...

Dün, benimle birlikte içlerindeki sevgiyi ısıtmaya gelen tüm çocuklara ve bana bu fırsatı veren büyüklere tüm kalbimle teşekkür ediyorum.

Sevgilerimle...