22 Şubat 2010 Pazartesi

Bir genç kız...

Artık bir şehir efsanesi olmuş beyaz atlı prens ile, onunla baloda dans etmek için periden destek alan masum prenses masal kitaplarını süsleyedursun, biz zamane kızlarına bir göz atalım.

Gardrobu altüst edip uygun kıyafeti bulamadığı için randevusuna geç kalan, film artistlerine özenip onlar gibi olmaya çalışan, anne-babayı finansal fonksiyonları nedeniyle lüzumlu gören, geçen sene aldığı cep telefonunun artık çok demode kaldığını düşünen, erkek arkadaşından facebook mesajıyla ayrılan, en güzel araştırma metodunun copy-paste olduğunu sanan bir nesil ile karşı karşıyayız. Çevremde gördüğüm kadarıyla anneler bu duruma daha fazla adapte olmuşlar, ancak babalar hala kabullenmekte zorlanıyorlar.

Bir genç kız babasının bu durumunu fark etmiş, onu biraz olsun teselli edebilmek için ona bir armağan vermek istemiş. Ve bakın ortaya ne çıktı...


Bir gün prensimi bulacağım ama babam hep Kral kalacak!

15 Şubat 2010 Pazartesi

Tüm kalbimle...

Dün dünyanın pek çok yerinden gökyüzüne doğru bir sevgi buharı yükseldi. Önce onu içimizde ısıttık, sonra sevdiklerimize aktardık. Sevdikleriyle bir arada olamayanlar ise gönül postasından yararlandılar. Zihin çiçekçisine siparişler yağdırıp, hayal evinde buluştular.

Kimbilir başka hangi galaksilerde böyle sevgiler ve aşklar yaşanıyordur?! Hiç düşündünüz mü?...

Siz düşünedurun, ben de çocuklarla birlikte içimizdeki sevgiyi nasıl ısıttık, onu anlatayım.

İşte bu kartı birlikte yaparak...


Bu sevgi kartını 40-45 kadar çocukla birlikte yaptık. Bazı çocuklar o kadar sevdiler ki ikincisini de yaptılar. Hatta annesinin onun yaptığına inanmayacağını bile söyleyen çocuklar oldu. Çok şekerdiler ve çok mutluydular. Ben de onların bu kadar zevkle çalıştıklarını görmekten dolayı çok mutlu oldum. İşte bir kaç görüntü...




...ve işte bitirdikleri anda yüzlerinde oluşan zafer ifadesi!

Üstelik çalışma bittikten sonra nasıl masalarını toplayıp temizlediklerini bir görseydiniz!...

Dün, benimle birlikte içlerindeki sevgiyi ısıtmaya gelen tüm çocuklara ve bana bu fırsatı veren büyüklere tüm kalbimle teşekkür ediyorum.

Sevgilerimle...

30 Ocak 2010 Cumartesi

Teşekkürler...

2008 yılı benim için hem ilginç, hem de çok keyifli geçen bir yıl olmuştu. O yıl, Evim dergisi için yapmış olduğum çalışmalar benim için çok farklı bir boyut açtı. Kendi evimi bir nevi fotograf stüdyosu haline getirip sevgili İbrahim Özbunar'la birlikte hoş kareler oluşturmuştuk. Daha sonra bu kareleri kendi yazılarımla birlikte yine Evim dergisi ekibi bir araya getirmiş ve derginin sayfalarında yayınlamışlardı.

Geçtiğimiz günlerde Evim dergisi Yayın Yönetmeni Sevgili Sevda Barandır'dan aldığım bir e-posta sonucu derginin 2010 Şubat sayısında blog adresim ve çalışmalarımı anlatan kısa bir yazı yayınlandı. Kendisine ve Evim dergisi ekibine buradan çok teşekkür ediyorum ve sevgilerimi gönderiyorum. İşte Evim dergisi 2010 Şubat sayısının kapağı...








23 Ocak 2010 Cumartesi

Sevgi deyince...

Sizin aklınıza kimler geliyor "sevgi" deyince?...

Bazen bir sevgili, bazen bir arkadaş, bazen bir eş, bazen bir evlat ya da anne-baba... O anda en yoğun duygularınızla kime gönderme yapmak istiyorsanız, hemen onu anımsarsınız. Hatta bazen yanınızda olmayan, belki uzaklarda yaşayan, belki de bu dünyayı zamansız terk etmiş biri de gelebilir aklınıza. Her kim içinizden geliyorsa, bu albümün sayfalarına o kişinin fotograflarını yerleştirdiğinizi hayal edin ve bir de öyle bakın.


Bu albümü çok sevgili aileme armağan ediyorum. İyi günde, kötü günde hep yanımda olan, birlikte çok şeyler paylaştığımız bu güzel insanları çok seviyorum.


Kızlarım Letisya ve Lisa


Dani - Letisya - Sara



Annem ve babamın 40.cı evlilik yıldönümünden görüntüler

Kızlarımızı işte buuuuu kadar seviyoruz...






Bu albüm 2009 yılında yaşanan güzel anları ve anıları içermektedir.




Sevgilerimle...

12 Ocak 2010 Salı

İngaaaa...

İşte o sesle hepimiz dünyaya geliriz. İlk nefesimizi o sesle alırız. Ve o gün başlar yeryüzündeki serüvenimiz. Bize bir de isim takarlar fikrimizi dahi sormadan. O isim bizim kimliğimiz olur. Onunla biliniriz, onunla seviliriz, onunla anılırız.



Geçtiğimiz günlerde ilk ingaasını duyuran bebeklerden biri de Daniel oldu. Takip eden pekçok ingaayı da sünnet töreninde söyledi. Tabii sünnetle ilgili sıkıntıların hepsi kısa sürede geçti. Yakında Daniel sevgili anne ve babacığının koynunda keyifli "agu"lar çıkarmaya başlayacak. Ona, tüm sevdikleri ile birlikte geçireceği sağlıklı ve mutlu bir yaşam diliyorum.



Daniel'in anlamı:


"Tanrı benim yargıcımdır."






Sevgilerimle...

5 Ocak 2010 Salı

Yeni umutlara merhaba...

Yeni yıla coşkuyla girdik. Biraz dinlendik. Biraz toparlandık. Eski seneyi eleştirdik, yeni senenin beklentilerini oluşturduk. Şimdi çalışma vakti...
Sevgili arkadaşlarım Selda ve Jozi, benden bir dostlarına armağan etmek üzere bir hediye tasarlamamı istediler. Bu konuda bana güvendikleri için onlara teşekkür etmek istiyorum. Dostları 15 Ocak tarihinde 50. yaşgününü kutlayacak. Bakın ortaya nasıl birşey çıktı:

50 değil, 18 yaşındayım. 32 yıllık tecrübem var.

Detaylara girmeden önce şunu söylemek isterim: Bize armağan edilmiş olan günlerimizin değerini her an hatırlayabilmek için, hepimizin özel bir çaba harcaması gerek. Ancak bu çaba karşılığında gençliğin anahtarına sahip olabiliriz. Ve bu anahtarı doğru kullanmayı bilirsek, zaman denen saat lehimize çalışacaktır.


Bence bir hediyenin ambalajı da en az hediye kadar önemlidir. Bu yüzden hediyenin sunumu için de çok özendim. Tablonun ebatlarına uygun bir kutu yaptırdım. Bu kutunun içi, tablonun zarar görmemesi üzere süngerle kaplanmıştır.

Melih Bey'in doğumgününü yürekten kutluyorum ve kendisine buradan en iyi dileklerimi gönderiyorum.
Sara

30 Aralık 2009 Çarşamba

Muhasebe günü...

Yılın bittiği şu günlerde geriye dönüp bir bakmak istedim. Koca bir yıl geçip gidiverdi hayatımın sahnesinden. Çocuklar, hastalıklar, bayramlar, seyahatler, workshoplar derken geriye hatırlanacak acı tatlı anılar kaldı. Geçen yıl bu zamanda Evim dergisi için hazırladığım sayfalar geldi aklıma. Derginin 2008 Aralık sayısında yayınlanan yazılarım işte böyleydi:



Kırmızı battaniyesiz olmaz...
Kar taneleri kırmızı battaniyemizin üzerine lapa lapa yağmış. Tığla öreceğiniz kar tanelerini gelişi güzel monte ettikten sonra, ara boşluklara iğne ve yünle kanaviçe yapar gibi daha küçük kar taneleri serpiştirin. Kenarına kalınca bir kurdele ile bordür yapın.


Kibritler Noel Baba'dan...
Yılbaşı akşamı şöminenizi ya da mumlarınızı yakmak için o geceye uygun bir kibritiniz olsun ister misiniz? İhtiyacınız olan şey, rengarenk kağıtlar, Noel Baba resimleri, kurdeleler ve iyi bir yapıştırıcı. Kibritleriniz süslenmeyi bekliyor, ne duruyorsunuz?

Her bardaktan bir tane...
Mumlar yılbaşı gecesinin vazgeçilmezlerindendir. Bunun için önce evinizdeki irili ufaklı tüm cam bardaklarınızdan birer tane alın. İçlerine boncuklar, taşlar, pırıltılar doldurun. Üzerlerine bir kurdele, birkaç payet, bir-iki süs yapıştırın. Sonra her bir bardağın içine bir mum yerleştirin.


Eski amerikan servisine makyaj...

Amerikan servisinize eski deyip geçmeyin. Parlak malzemeler kullanarak çehresini değiştirebilirsiniz. Tuhafiyeden alacağınız parlak şeritler, pullar-payetler, püsküller, kristal taşlar bu konuda size tam destek verecektir.

Herşey kusursuz olmalı...

Yılbaşı için askıları bile süsleyebilirsiniz. Zevkinize göre seçeceğiniz bir kurdele ile tüm askıyı kaplayın. Farklı şekillerdeki minik yastıkları evde ki artık malzemelerle yapmanız mümkün. Eski bir etek, artık koltuk kumaşı ya da çocuğunuzun ona küçük gelen gömleği bu iş için ideal.


Çorba içmeden gece bitmez...
Misafirlerinizi gece yarısından sonra çorba içmeden göndermeyeceksiniz, değil mi? Çorbanın keyfini arttırmak için fincanları günün anlamına göre süsleyebilirsiniz. Kendinden yapışkanlı parlak kırmızı kağıtları şekilli delgeçlerle kesin, fincanlara yapıştırın. Aralara beyaz boya ile kar taneleri yapın.

Yeni yılda yeni çalışmalarla birlikte görüşmek dileğiyle...

Sevgiler,

Sara Navaro