Sevgili Bloğum,
Tam 6 yıl olmuş görüşmeyeli. Zaman yine bana sormadan geçip gitmiş. Neler olmuş, neler bitmiş! Hatıralar birikmiş. Ama zihin bazen onları değerli-değersiz demeden silivermiş.
...
Yok ki çaresi... Kalmadı ne doktor muayenesi, ne arka bahçesi, ne çöp tenekesi! Sanırlar bahanesi...
...
Zararın ne tarafından dönsem kâr deyip, kumbarayı çıkardım meydana. Bari yazayım-çizeyim de, belki hafızamla aramdaki savaştan ben galip çıkarım: Seneler sonra birkaç bir şey hatırlarım. Sade fotoğraflar yetmiyor. Yazılar, alınan notlar, hatırlatmalar, düşünceler de gerekli. Ben kendime yazacağım bu notları. İsteyen okusun...
Yeni yıl yaklaşırken, yeni düşünceler üşüşüyor kafama... Fikirler değil, düşünceler! Eliyorum hepsini. Elediklerimi saymıyorum. Geriye bir tane kalıyor: YENİLENMEK
Yeni yıla en çok bu yakışacak.
...ve yine düşünüyorum!
Düşünceler her yerde...
Mesela SALZBURG'da...
Düşünceler bazen minik ışıklar gibi... Yakınındayken göz alıcı, eline almak, dokunmak istiyorsun. Ama tutamıyorsun. Çünkü ışık tutulmaz, düşünce de... En parlağı bile... Bazen öyle parlak ki bayram yeri mi yangın yeri mi belli değil. Yine de unutuyorsun işte o parlak düşünceyi. Salzburg'dan yakalayabildiklerimi not ediyorum şimdi. Anların kaçtığını bile bile...
Tezgahların üzeri kalabalık, tıpkı kafamın içi gibi. Bazen saf bir beyaz. Yumuşacık, tertemiz. Bazen öyle kırmızı ki kanıyor. Seçmek istiyorsun, seçemiyorsun. Öyle çok ki... Tam birini beğeniyorsun, bir de bakıyorsun bedeli yüksek! Göze alamıyorsun. Offf, en iyisi sıcak şarap içmek!
Tabelaları okuyorum ve bilmediğim Almancamla Glühwein'in sıcak şarap olduğuna neredeyse eminim. Nasıl anladığıma şaşırıyorum. Şarapla ilgili olduğunu anlamak zor değil, ama yine de şaşırıyorum. Ve şaşırmışlığımı düşünüyorum. İlk yudum nefis. Fincandan ağzıma dolan sıcacık yudum, lezzetinin izlerini geçtiği yerlere yapıştıra yapıştıra mideme doğru ilerliyor ve ardından sıcaklığı -dışarıdaki soğuğa inat- tekrar yukarıya doğru içimi ısıtarak yükseliyor. Her yudum ayrı bir keyif veriyor. Geçen birkaç kış defalarca içmek isteyip de bir türlü bulamadığım o sıcak şarabın nihayet en güzelini içtiğim için seviniyorum. Kaydedemeyeceğim iki şey var: Koku ve tat. Onları biriktirebileceğim tek kayıt ve depolama merkezi hafızam. Şimdilik şarabın kokusu da tadı da hafızamda, ama daha ne kadar orada kalır bilemiyorum.
Düşüncelerle birlikte müzik de geliyor bir-yerlerden... Aniden doluyor kulağıma, gözüme dolan ışık gibi. Tek enstrüman var, o da insan! Kent korosu toplanmış, Noel şarkıları söylüyorlar meydanın bir kenarında. Biri tezgâhta asılı çanları tutmuş sallıyor o sıra. Koroya çeşni oluyor. Çanların sesiyle birlikte sanki geyiklerin çektiği kızak gökyüzünden süzülüyor. Bu gece son. Yarın eve döneceğim. "Henüz kar yok. Sabaha kadar bekle. Sabah gökte açan güneş gibi, dallarda kar tomurcuklanacak. Ve sen sevineceksin. Valizine bu defa bulut yerine kar doldurduğunu bilmeden... "Fotoğraf hocalarımdan biri fotoğraf çekmeye gideceğim zaman çantaya birkaç bulut atmayı unutmamamı söylemişti. Meğer beyazları karıştırmışım, bulut yerine kar doldurmuşum içine... Ne sürpriz ama! Geçen yıl buralara baharda geldiğimde niyetime koymuştum: Salzburg'u karlı görmek lazım diye... Ondandır!
Fotoğraflar: Sara Handeli Navaro
Şimdi evdeyim.
Anlatacak çok şey var. Hepsini bir günde anlatamam. Ve zaten öyle bir yerinden başladım ki... Olmadı!
Baştan başlamalıyım.
Yeniden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder